Melih Gökçek fenomenine Türkiye'de yapılan siyasetin özeti olarak bakabiliriz. 20 yıldır başkentin belediye başkanlığını yapan bu zatın en büyük hizmeti postmodern sanat eseri konumuna yükselen ilginç mimarideki üst geçitleri ve araçların bir girip bir çıktıkları alt geçitlerdir.

Genç Cumhuriyetin ilk planlı şehri olması dolayısıyla trafik problemi olmayan bir şehirdi Ankara. Ancak Gökçek'in 20 yıldır bitiremediği metro istasyonları ve otoyolların ortasına koyduğu postmodern sanat eserleri (Bahçeli'deki Gökkuşağı AVM'si veya Armada'nın karşısındaki demir iskelet gibi) nedeniyle Ankara'da artık uzun trafik konvoyları oluyor. Kendisinin yarattığı trafik problemi için çözümü ise muhalifliği ile bilinen ODTÜ kampüsünün ortasından yol geçirmek!

Ankara'da yaşamamışsanız anlamanız gerçekten zor. Ama Melih Gökçek'i özetlemek için YouTube'da Hilmi Güler ile konuşmasını izlemenizi öneriyorum. Cevap hakkı olduğu için Melih Gökçek'in kendisinin cevabını da okuyabilirsiniz. Yolsuzluklar böyle işliyor işte.

Peki 20 yıldır Melih Gökçek nasıl seçiliyor? Bir muhalefet yok da ondan. CHP kendisini politbürosu ile izole etmiş durumda; önceki seçimlerde rakip olarak Murat Karayalçın'ın çıkartılmasının başka bir nedeni yok. MHP'nin Mansur Yavaş'ı düzgün bir insandı ama o da parti faktöründen dolayı seçilmedi. Gökçek, Gezi olayları sırasında Teyyip'e yalakalığı ve en son çıkardığı belgesel komedisi ile tekrar aday olmayı garantiledi gibi. Bu durumda diğer partilerin ne yapacakları çok önem taşıyor. Türkiye'de demokrasinin oturmamış olmasından, basının çok büyük oranda sansürlenmesinden dolayı meclisteki birkaç parti dışında aday çıkamıyor. İşin kötüsü parti içinde de demokrasi yok ve en yalaka insanlar genel olarak aday gösteriliyor. Öyle bir kısır döngü ki, çık çıkabilirsen içinden!

Peki Ankara'nın bir beş sene daha kaybetmeye tahammülü var mı?