Bir süre önce sayfamın sağ köşesine o an okumakta olduğum kitapları yazmaya başladım. İlk kitap, üzeri çizilmemiş olan halen okumaya devam ettiğim kitap oluyor, alttaki üstü çizilmiş kitaplar ise okuyup bitirdiklerim. Şimdiye kadar bu kitaplarla ilgili yorumlarımı yazmamıştım, şimdi biraz bunlarla ilgilensem iyi olacak.

İlk kitabımız, İskender Pala'nın tek romanı, "Babil'de Ölüm, İstanbul'da Aşk". Göndermelerle dolu bir kitap, her bölümde tarih sahnesinde önemli olan birisini görebiliyoruz. Eğer divan edebiyatını seviyorsanız İskender Pala'yı tanımama gibi bir olasılığınız yok. Benim divan edebiyatını sevmem lise yıllarına dayanıyor, Mustafa (Özgür) hocam sağolsun. İskender Pala Türkiye'de divan edebiyatı konusunda sayılı isimlerden biri. Onun Kitab-ı Aşk isimli divan edebiyatı ve aşk üzerine olan kitabını okuyup mest olmuştum. Roman için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Kitap, tarihi bir roman olması, romanın başkahramanı Leyla ile Kays kitabının çeşitli tarihi olayları yaşayıp anlatması nedeniyle bana Amin Maalouf'un Afrikalı Leo'sunu hatırlattı. Ancak romanın kurgusunda bazı eksiklikler hissettim. Yine de eğer divan edebiyatı seviyorsanız, sırf kitaptaki beyitler ve Osmanlı zamanlarındaki oluşumlar, hikayeler için bile okumaya değer bir kitap. Romanlardan pek hoşlanmıyorsanız eğer, İskender Pala'nın diğer kitaplarına bir göz atın derim, bu roman beni bazı bölümlerinde sıktı. Kitaptan hoşlandığım bazı sözler şunlar:

Nabi'nin ağzından söylenen "Hikmet dediğin nedir ki zaten şevketlum, bir derin acıdan başka."
Colombus'un Sultan II. Bayezit'e söylediği ve Bayezit'in kabul etmediği "Bana gemiler verin, size yeni bir dünya vereyim" sözü.
Fuzuli'nin "Padişah gibi bir köle, muhteşem bir dilenciyim" demesi.
Ve kitaptaki onlarca harika beyit.

İkinci kitabımız, "Vatan yahut Silistre". Kızılay'a yaptığım kan bağışlarından birinde hediye edilmiş bir kitap bu, bir sürü klasik kitap yayınlayan Bordo Siyah yayınlarından. Esasında kitabı elime aldığımda okuma amacım yoktu, sadece sayfalarını karıştırmak istemiştim. Ama birkaç sayfa sonra bırakamadım ve bitirene kadar okudum. Milliyetçiliği şişiren bir kitap, tam Çetin Altan'ın nefret edeceği türden hem de :-) Kitaptaki aşk çok güzeldi, eski Türk filmlerindekine benzer bir şekilde. Eskiyi hatırlamak için güzel bir kitap, aynı zamanda o dönemdeki siyasal görüşleri anlamak için.

Bir sonraki kitap ilk çıktığında okumayı kafama koyduğum ama biraz geç alıp okuyabildiğim bir kitap: "Madam Mao Olmak". Çin'in yakın dönem tarihini anlamak için olmazsa olmazlardan bence. Çin tarihini gerçeğe sadık kaldığı söylenen bu romandan zevkle öğrenebilirsiniz. Çin'de komünizm'in örgütlenmesi ve ortaya çıkması, Çan Kay Şek'in ordusu ile mücadeleler, Stalin ile görüş ayrılıkları, Mao'nun kızıl ordularının uzun yürüyüşü, Kültür Devrimi fiyaskosu, Mao Zedong'un kendisini eleştirenlerden kurtulması, Madam Mao'nun iktidar mücadeleleri, Dörtlü Çete ile Çin liderlerinin başarısızlıkla yüzleşmesi ve Madam Mao'nun hapishanede intiharı... Çin'de yakın geçmişte neler olduğunu öğrenmek için birebir.

Son kitabımız "Zaman Yolcusunun Karısı". Birkaç sene önce çok satanlar listesinde olan bu kitabı etraf durulduktan sonra okumaya başladım diyebilirim. Kitap garip bir aşk kitabı, zaman yolculuğu yapabilen bir adamla sevdiği kadının maceraları da diyebiliriz. Zevkle, akıcı bir şekilde okutuyor kendini. Rahat bir okuma istiyorsanız tavsiye edebilirim.