Efenim yazıları azalttım, farkındayım. Ama tatil moduna girdiğimden değil, tam tersi bu aralar dönem içi kadar belki de daha fazla yoğunum. İşte yapmam gerekenler arttı, tez için araştırmalara başladım ve MPI kütüphanesi kullanarak paralel bir veri madenciliği uygulaması yazmaya başladım. Günlüğüme yazmak istediğim birçok şey geldi aklıma ama zaman bulamadım, veya tembellik yaptım itiraf ediyorum. Tam 2 kilo fazlam var beden kitle endeksine göre, daha az yemeye başladım. İlk defa temmuzda Ankara'dayım diye düşündüm, halbuki 5 senedir Ankara'da yaşıyorum. Yaklaşık 5 senedir TV izlemiyorum, Barış Akarsu adında birisi ölmüş, yine medya olayı abartmış tüm haber sayfalarında ilk haber. Hergün onlarca insan açlıktan, çeşitli haksızlıklardan dolayı ölürken birşey olmuyor ama gün geliyor bir kişi ölünce kıyamet kopuyor. Ne diyelim, Allah rahmet eylesin. Bu mevsimde alerjim artıyor, sürekli hapşuruyorum. Yakın bir zamanda bir süreliğine seyahat edebilirim, Ankara'daki eşyalarımı napsam acaba diye kara kara düşünüyorum. Aslında emanete verebileceğim yer de çok ama... Evi özledim. Annemi, babamı ve kardeşlerimi. Ankara'da havalar çok sıcak. İş yerinde Raks marka 1986 yapımı bir vantilatör var, canavar gibi çalışıyor. Raks şirketi geçenlerde iflas etti. Okumam gereken kitap, dergi, makale vs.ler artıyor sürekli. Bir de internet var ya, işin içinden çıkılmıyor bazen. Bu kadar bilgi çok fazla. İş yerinden Altay'la refah, gelişim ve mutluluk üzerinde sohbetlerimiz devam ediyor. O hep tüketim, mutsuzluk, kölelik, medya vs. tarafından bakıyor ben de hep olanaksızlıktan okula gidemeyen kız çocukları tarafından. Bir dengesizlik var, o çözülmeli. Seçimlere 15 gün kaldı ama kime oy vereceğimi halen bilmiyorum. Bağımsızlardan kimler var acaba. Veya en iyisi boş oy atmak. Güçlü Türkiye Partisi denen genç elemanların kurduğu bir parti vardı, o da fos çıktı galiba - hiç ses sedaları yok. Bari başladığım kitapları bitirsem...



* Fatih Akın'ın o güzel filmini bir kez daha izleme vakti geldi sanırım.