Bugün Danimarka'ya gelişimin 7. günü. Bu arada baya birşeyler oldu, bunları yazmamak olmaz. Son yazım ilk gün olan pazartesi idi. Odama yerleşmiş, biraz alışveriş yapmış, çevreyi tanımaya çalışmıştım. Bu hafta oryantasyon ile geçti. Tüm uluslararası öğrenciler gruplara ayrıldılar ve başlarında birer lider etrafı tanıdılar. Ben 5. gruba düştüm, bizim grupta 1 italyan, 2 ispanyol, 1 litvanyalı, 1 fransız, 1 alman, 1 singapurlu, 1 belçikalı, 2 polonyalı, 1 bulgar, 1 avustralyalı ve 1 türk (ben) var. Bir nevi birleşmiş milletler görünümündeyiz.


Bizim grup

Salı günü kampüsü gezdik ve birbirimizi tanıdık, oyunlar oynadık, çarşamba Kopenhag'ın kanallarını gezdik (kanalları olan tek kent Venedik değil!), perşembe ünlü bir kale-müzeye gittik.

Kanal turu
Şehirden bir kare. Öndeki bayan rehberlerimizden biri ve tahmin ettiğiniz gibi bir Dan.
Ünlü denizkızı.

Kim olduğunu bilmiyorum. Kameranın netlik ayarını yapamamışım sanırım, ama sonuç güzel oldu.
Kanalda dar bir köprüden geçerken.
Kale dışından
Kale içerisi
İki zıt kişilik. Soldaki rehberimiz Louise ve o soğuk bir Dan. Sağdaki ise Dünyanın en sıcakkanlı türü, bir İtalyan, Lucia.


Cuma günü ise Dan kültürü hakkında dersler aldık ve yemek yedik. Görünüşe göre Danimarkalılar oldukça soğuk insanlar. Dünyayı pek umursamıyorlar ve konuşmayı pek sevmiyorlar. Bizim lider Louise isimli bir bayan ve hiçbirimize dönüp de sormak zorunda olmadığı bir soruyu sorduğunu görmedim. Ben sürekli birşeyler sorup konuşturmaya çalışıyordum onu ama pek renk vermedi (hatta şehirde cami var mı diye sormama rağmen müslüman mısın diye bile sormadı). Bir şey var, adamlar çok içiyorlar ve içince baya bir değişiyorlar (doğal olarak). İçki içmeyen birisi olarak bana pek uygun bir yer gelmedi.

Burada baya bir Türk var (şaşılacak birşey değil herhalde :)) ve kampüste de Konyalı bir kebabçı var. Danimarkalılar dakik olmayı çok seviyorlar, bizim gruptaki Alman kız Danimarkanın Almanyadan daha dakik olduğunu söyledi, artık varın gerisini siz düşünün. Danimarka'da fiyatlar çok pahalı, Türkiye'den ortalama 4-5 kat pahalı olduğunu söyleyebilirim. Bir de buradaki Çinlileri düşünüyorum da, onlara herhalde en az 20 kat daha pahalı geliyordur. O çok övülen sosyal devlet sistemini burada yaşıyorsunuz. Her üründe %25 oranında KDV var ve gelir vergisi de en az %40 civarında. Ama bunun karşılığını fazlasıyla alıyorsunuz. Eğitim ücretsiz ve tüm öğrencilere 4000 kron burs veriyorlar, sağlık hizmetleri keza aynı, işsizlik diye birşey yok. Hatta okuduğum bir gazeteye göre işçi eksikliği var pek çok sektörde (özellikle hemşire, doktor ve vasıfsız işler için). Buranın en kötü özelliği havası sanırım, hava hep kapalı ve hep yağmur yağacakmış gibi. Onun dışında ülkeyi sevdim, her şey çok ütopik, her şey olması gerektiği gibi. Buradaki Türk mallarına özellikle dikkat ediyorum ve geldiğimden beri Beko fırın, Saka su ve çeşitli bazı gıda maddeleri gördüm. Danimarka ekonomisi gıda ve yüksek teknoloji odaklı. Çok verimli bir tarım ve hayvancılık sektörleri var, en yeni teknolojileri kullanarak en fazla et ve süt üreten hayvanları besliyorlar ve çoğu ürünü ihraç ediyorlar. Hizmet sektörü tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkenin en büyük sektörü. Konuştuğum tüm Danlar (sayı olarak birkaç kişi ile konuştum) hizmet sektöründe çalışıyor. Hem öğrenci olup hem de bir işte çalışan insan sayısı çok fazla.

Üniversiteyi çok sevdim. Çok geniş ve hoş bir kütüphaneleri var. Her şey bilim üretebilmeniz için tasarlanmış, eskiyi geliştirmeniz yeni birşeyler bulmanız için. Veritabanı aboneliklerine senede 50 Milyon dolar harcadıklarını söylediler. Zaten kütüphanede basılı kitap göremedim, basılı kitapları alt kata koymuşlar. Daha kapsamlı bir ODTÜ-DTU karşılaştırmasını dersler başlayınca yapacağım ama burada çok pratik, güzel dersler var gördüğüm kadarıyla. Derslerde birlikte çalışmaya oldukça önem veriyor.

Burada bir sürü insanlar tanıştım, çok iyi bir kültür birikimi oldu. Ama aslında insan heryerde insan diyebilirim. Türkiye'de küçük bir grup alsanız benzer özellikler gösteren bir insan grubu olurdu herhalde. Mesela sürekli espriler yapan (veya yaptığını sanan) bir kişi (Polonyalı), çok sessiz bir kişi (İspanyollardan biri), sürekli konuşan ve hemen arkadaş edinen birisi (İtalyan kız), zengin görünen birisi (Pentax K10D'si olan Belçikalı), acaip mimikleri olan ve iyi niyetli birisi (Fransız) gibi. Burada futbolu çok seven bir Türk var ve futbol sayesinde baya bir sohbet açtı. Futbolu sevmem ama iyi taraflarından biri bu ortak kültürleri sanırım. Yarın (pazartesi) saat 9'da ilk dersime gideceğim, bakalım nasıl olacak. Burada 3 ders alıyorum, bunlar Concurrent Systems, High Performance Computing ve Data Security. Umarım hepsinden başarılı olurum. Bir sonraki yazıma kadar, kendinize iyi bakın. Türkiye'ye selamlar :)