2 aydan fazla bir süredir Kopenhag'ta yaşıyorum. Geldiğimden beridir farkettiğim ve sürekli beğenimi alan bir şey var burada. Aslında bilindik, "şerefsizim aklıma gelmişti" denilebilecek bir şey, hatta Ankara'da arkadaşlar arasında bahsettiğim bir konu bu. Şehirde yayalara ve bisikletlilere saygı konusu bu. Burada en saygı duyulan ve trafikte önceliğe sahip olan araç bisiklet. Bugün 2. defa kaldığım yer olan Lyngby'den Kopenhag şehir merkezine bisikletle gittim ve bisiklet yollarına, bisikletlilere saygılarına bir kez daha hayran kaldım. Şehir merkezi buradan 15 km. kadar uzakta ve arabalı olanlar için bir tane otoyol var. Otoyolun kenarında ise ayrı bir yol ve bu yol sadece bisikletliler için ayrılmış durumda. Trafik ışıkları vs. de direk bisikletliler için uyarlanmış. Bisikletliler çok rahat bir şekilde sadece şehir içinde değil, şehirler arasında da seyahat edebiliyorlar. Eğer buraya yazın bir daha gelirsem bisikletle Danimarka turu yapma planım var; yapılacaklar listeme ekledim.

Aslında bisiklet konusu direk olarak insanları şehir içinde rahat ettirmeye yönelik bir olgu. Danimarka'da yaşam alanlarına bilimum önem veriliyor. Bunu dış duvarları camdan olan ve içerisini görebildiğiniz ofis alanlarından farkedebiliyorsunuz. Kopenhag'ta yüksek binalar pek yok, binaların yükseklikleri, yönelişleri, inşa edilişleri (izolasyonları vs.) kısaca yapılışları insanların rahatı için sadece. Türkiye'deki inşaatlarda binaların insanları "barındırması" seviyesinden binaların "güvenli olması" seviyesine daha geçilememiş ki bunun bir sonraki seviyesi olan "rahat ettirme" kısmına geçilsin. Bu konuda gerçekten çok gerideyiz. Deprem ve başka güvenlik sorunlarını çözersek eğer bu rahat yaşam mekanları yaratma seviyesine de geçebiliriz (umut ediyorum).

Bu konuda çalışan oldukça ünlü bir Dan mimar var. Kopenhag'ta çok emeği geçmiş birisi :) İsmi Jan Gehl. Vikipedi'de yazdığına göre baştan beri şehirlerin yayaların rahat etmesi için tasarlanması gerektiğini düşünmüş. Genç bir mimar olarak banliyölerde çalışırken psikolog olan karısı ile tanışıyor ve birlikte neden şehir planlamacıların ve mimarların mimarinin insani yönünü fazla dikkate almadıklarını düşünüyorlar. Burası aslında kırılma noktası, vikipedi'den direk alıntılıyorum:

As a "young architect working in the suburbs," Gehl married a psychologist and "had many discussions about why the human side of architecture was not more carefully looked after by the architects, landscape architects, and planners... My wife and I set out to study the borderland between sociology, psychology, architecture, and planning."

Mimar, karısıyla birlikte sosyoloji, psikoloji, şehir planlaması ve mimarlığın kesiştiği alanı inceliyor. Bu bilimlerin birlikte uygulanması ile insanla uyumlu bir şehir ortaya çıkıyor, Kopenhag'ın neden en yaşanılabilir şehirler listesinde en üst sıralarda çıkmasının sebebi de bu. Hikayenin gerisi aslında tarih. Son 40 senedir Kopenhag'ta arabanın yasak olduğu yollar, geniş bisiklet yolları ve bunları destekleyen yasal dayanaklar onun sayesinde ortaya çıkıyor.

Umut ediyorum bizde de böyle kaliteli mimarlar ve şehir planlamacıları yetişir ve belki daha da önemlisi bu insanların (bizim ülkemizde) yükselmelerini sağlayabiliriz.