Fotoğraf turlarını çok sevmeye başladım. Tek başıma iken rahat olamıyorum sanırım ama etrafımda benim gibi birçok fotoğrafçı olunca hiç çekinmeden fotoğraf çekebiliyorum. Bu haftaki turumuzu hayvanat bahçesindeki tropikal odaya düzenledik. Tropikal odada sıcaklık 18 derece ve nem oranı da %95, bu ortam garip mahlukatlar için birebir olsa gerek :) Çeşitli sürüngenler ve kuşların olduğu bir alan daha sonra bir sürü kelebek türünün etrafta uçtuğu bir odaya açılıyor. Eğer fazla hareket etmezseniz kelebekler sizin üstünüze de konuyorlar. Çiçeklere konduklarında ise fotoğraflık malzeme ortaya çıkıyor.


Bu arada hayvanları çekmenin ne kadar zor olduğunu da görmüş oldum. Hayvanlar hareket etmeden fazla duramadıklarından dolayı çabuk olmanız gerekiyor, etraftaki yeşillikler de makinemin odaklanmasına yardımcı olmuyordu doğrusu. Bu duruma hayvanları rahatsız etmemek için flaş kullanmıyor olmamız ve ortamın karanlık oluşunu da ekleyin :) Üçayak zorunlu oluyor ama onu da ayarlamak zaman alıyor ve istediğin şekle giremeyebiliyor.


Hazır aklıma gelmişken burası ile ilgili ilginç bir bilgi vereyim. Gelişmiş ülke olmanın getirdiği bir hizmet sektörü işgücü pahalılığı var. Müzeler de bundan nasibini alıyor. Mesela müzeye tek giriş 130 Kron. Ancak senelik, yani 365 gün istediğiniz zaman müzeye giriş hakkı veren, 3 gün arkadaşlarınızı da bedava getirebileceğiniz ve 3 ayda bir adresinize dergi de yolladıkları biletin fiyatı 350 Kron. Hayvanat bahçesine birden fazla giriş yapacaksanız senelik kart almak çok daha mantıklı. Aynı durum başka şeyler için de geçerli, mesela 5 bölgelik toplu taşıma bileti otobüste nakit olarak 50 kron iken 10'luk bilet aldığınızda 25 Krona geliyor. Daha da ilginci ise cep telefonuza kontör yüklerken ortaya çıkıyor. Eğer bir büfeden 100 kronluk görüşme kartı alırsanız konuşma ücretinin dakikası 1.5 kron oluyor, internetten 100 kronluk görüşme ücreti aldığınızda ise dakikası 0.39 krona iniyor. Bir de burada "çaldırmak" da parayla, Türkiye'deki alışkanlıkları değiştirmeniz gerekiyor :) . Yeni gelecek arkadaşlara "faideli" bilgileri verdikten sonra fotoğraflara dönelim.


Kelebek fotoğraflarından bu ikisi güzel çıktı sadece. Diğerleri pek hoşuma gitmedi.


Herhalde hayvanat bahçesini en çok çocukların sevdiğini söylememe gerek yok :) Giderek şu fikre inancım daha da artıyor: Kopenhag ve İskandinavya genel olarak çocuk büyütmek için süper yerler. Suç oranı neredeyse 0, oyun alanları ve parklar sürüyle, iklim ılıman ve hava tertemiz.


Kendimi ne kadar zorlasam da burası ile ilgili kötü birşey aklıma gelmiyor. Kendimi Osmanlı'nın son zamanlarında Paris'e gelip Batı hayranı olan "enteller" gibi hissediyorum. Ziauddin Sardar'ın dediğine göre sömürgelerdeki yabancı okullarda yetişen entelektüel kesim kendi ülkesine faydalı olmuyor çünkü sömüren ülkenin ihtiyaçlarına göre yetiştiriliyor. Bu durumda bir dönem solun kalesi sayılan ODTÜ'de eğitim gören ve kısa bir süreliğine DTU'da buradaki yerel insanlar gibi okuyan bana ne demeli? Zor sorular.