Uzun süredir düşünüyorum. Yani ben bu kadar süredir Türkiye'de yaşıyor ama kendi ülkemi anlayamıyorsam yabancıların anlamamasına şaşırmamak gerek değil mi? İdris Küçükömer'in yaşadığı kafa karışıklığını birkaç on sene sonra ben yaşıyorum. Sonunda çözdüm gibi ama. Aydınlanma anı TCDD'nin (şaka gibi bir kurum bu arada) web sitesini incelerken geldi. Türkiye'de bence komünizm'in en kötü şekli ile kapitalizm'in en kötü şekli uygulanıyor. Bunu bir örnekle açıklayayım. Her sene bayram/seyran/tatil zamanları otobüs firmalarına insanlar akın ediyorlar ve bilet almaya çalışıyorlar. Otobüs firmaları da biletlerinin ücretlerini yükseltiyorlar ve bir kısmını (normalden daha büyük bir kısmını) kendi tanıdıklarına ayırıp satmıyorlar. Sonuçta benim gibi birçok insan bilet bulamıyor veya bulabilenler de normal ücretten fazlasını vermek zorunda kalıyorlar (bu karaborsaya benziyor ama fark şu ki bunu seyahat firmaları yapıyor). Bu durum kapitalizmin başkenti ABD'de bile olmayacak birşey. Denetleme ve düzenleme adına hiçbir şey yok. İsteyen firma istediği gibi at koşturuyor. Bunun yanında serbest piyasa da işlemediği için, yani bu duruma dur diyecek bir seyahat firması kurmak isteyenler için şeffaf bir süreç bulunmadığı için (ne rantlar dönüyordur var ya) rekabet de olmuyor.

Bu saçma sapan kapitalizmin diğer tarafında ise devletin komik devlet demiryolları var. Web sitelerine Internet Explorer haricinde girilmiyor, saçma sapan arayüzleri kullanmak zorundasınız. Yani neden 10 sene önceki arayüz prensiplerini kullanmak zorunda kalayım ki? Pes edip sonuna kadar gittiğinizde ise örneğin Mersin gibi bir şehre direk tren bileti satın alamayacağınızı, aktarma yapacağınız Adana'nın ise 11 saat sürdüğünü görüyorsunuz. Biraz gelişmiş tüm ülkelerde tren daha hızlı bir ulaşım aracıdır ama bizde neredeyse otobüsün iki katı zamanda gidebiliyor.

Bu da komünizmin en kötü şeklini temsil ediyor. Rant, dalavere, torpil ile göreve getirilen insanlar, yeteneksiz yöneticiler ve bunu çekmek zorunda olan insanlar, yani biz.