Büyük olasılıkla haberiniz yok ama 2010 Türkiye'de Japon Yılı aslında. Bu yüzden birçok şehirde çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Perşembe günü Neo-Japonesque gösterisine Japon arkadaşımın -sonunda!- daveti ile gittik. Dört kişilik çok güzel bir gösteriydi ve fotoğraf makinemi unutmadığım için güzel fotoğraflar çekebildim.

Ankara'daki gösteri Oran'daki Türk-Japon Kültür Vakfı'nda gerçekleşti. Arkadaşla salona girdiğimizde oturacak yer yoktu, neyseki elçilik görevlilerinden birisi bizi (daha doğrusu sadece Kohei'i) gördü ve bizi loca odalarının bulunduğu alana götürdü. Onlar da olmasa ayakta izleyecektik galiba.

İlk gösteri kaligrafi gösterisiydi. İzlerken aklıma Hero filmi geldi, orada da kaligrafi okulundan sahneler vardı. Kullandıkları fırçalar gerçekten büyük :)



Kullandıkları renk kırmızı olsa daha dikkat çekici olurdu diye düşünüyorum, ve sanki Hero'da da kırmızı renk kullanılmıştı (tabi Hero'nun Çin filmi olduğunu söylemeliyim). Kohei'ye sorduğumda genellikle siyah kullanıldığını söyledi. Çizimler, bittikten sonra yavaş yavaş yerlerine çekildi.



Karakterlerin ne anlama geldiğini hatırlamıyorum doğrusu, sanki en sağdaki "rüya" demekti ama emin değilim. Kohei'ye sordum, o da bilmiyormuş, çok eski karakterler olduğu için anlamıyor. Çin'den gelen karakterlerin bir kısmı Japonya'da halen kullanılıyor, buna Kanji alfabesi deniyor. Kohei'nin dediğine göre bir Japon çocuk orta okula kadar filan gazete okuyamıyor, zor alfabe yüzünden. Anladığım kadarıyla zor karakterler kullanmak onlar için "erdem" ifade ediyor.

Kaligrafi karakterleri sahnenin arkasını süsledikten sonra müzik gösterilerine geçildi. İlk konser, sıkı durun, marimba gösterisiydi. "Marimba da neyin nesi" diyebilirsiniz, çünkü ben de ilk öyle dedim. Marimba ksaylafona benzeyen vurmalı bir çalgı, ama ksaylafonun çok daha büyüğünü düşünün. Çok dinlendirici bir sesi var. Çalan sanatçı Nanae Mimura ve anladığım kadarıyla çok ünlü birisi. Konserden önce bizim oturduğumuz locayı gezdi ve bizimle oturan elçilik görevlileriyle sohbet etti. Hem o hem de elçilik görevlileri Türkçe bilmiyordu, ben de Japonca bilmeyince yurt dışındaymış gibi hissettim :) Sanırım konser salonunu yukarıdan incelemek istedi. Ne yazık ki ışık miktarı çok azdı, yoksa hazır elimde de 50mm f2.0 lens varken bir portre fotoğrafı için izin isteyecektim. Başka zamana artık :)



Nanae Mimura'nın YouTube videolarından birini izlerseniz neler çaldığını görebilirsiniz:



Mimura-san en sonda iki tane Türkçe parça çaldı ve seyirciler çoştu gerçekten :) Çok duygulu çalıyor, işini gerçekten iyi yapan birisi. Zaten genel olarak herhangi bir işi çoşkuyla, severek yapıyorsa bir insan, yanlış yapıyor olamaz.

Bundan sonra soprano Satomi Ogawa çıktı sahneye. Opera ile aram çok iyi sayılmaz ama bazen ilginç şeyler çıkıyor gerçekten (opera ile biraz bile ilgileniyorsanız şu RadioLab podcast'ını dinleyin). Bu konserde de piyano ile birlikte söylenen şarkılar çok güzeldi. Satomi Ogawa 1999'da Kainat Güzellik Yarışmasında Japonya'yı temsil etmiş, ve aynı zamanda blog tutuyor :)



Satomi Ogawa'yı dinlemek isterseniz YouTube'daki parçalarından birine yönlendiriyorum sizi.



Zoe Keating'den çello dinlemeden önce favori enstrümanım kemandı :) Ve bence keman bu konserin en güzel aletiydi. Sanırım bunda İkuko Kawai'nin dünyaca ünlü bir keman sanatçısı olmasının da payı var :)



Kawai-san'ın kullandığı keman, 1715 yapımı bir Stradivari.



Keman bence gerçekten büyüleyici bir çalgı :) Kawai-san'dan bir parça koymazsam yazı tam olmaz sanırım:



Ve konser bitimi.





Eğer dinledikleriniz ve gördükleriniz hoşunuza gittiyse 6 Mart Cumartesi günü Bursa'da ve 8 Mart Pazartesi İzmir'de bu konserleri izleyebilirsiniz. Mekan ve detaylı bilgiler japonya2010.org sitesinde.

Not: Yazıdaki videoların hiçbiri benim değil, yazıdaki tüm fotoğrafları ise ben çektim.